Bu gün Bakû’ye kar yağıyor anne!
Bu gün, Bakü'ye kar yağıyor anne! Melek kana-dından tüyler saflığında, ana kalbinden hisler aklığında yağıyor. Bembeyaz kelebekler uçuşuyor başlarımızın üstünde, titrek nağmeler duyuluyor seslerimizin ötesinde.
Bu gün, hiç bulandırmadığın billur sevgin, asla toz kondurmadığın pak hislerin dolaşıyor hayâllerimde anne. Bir an, sesimi soluğumu, beyaz sessizliğe gömü-yor; hep içine hapsettiğin titrek nağmelerinin fısıltısını dinliyorum. Bu gün, Bakü'ye kar yağıyor anne! Bir nefeslik “kar şiirlerini” okuyorum; bir seyirlik kar re-simlerini süzüyorum. Kâh “Kar Musikileri” ile tarihten ince bir yaprak çeviriyorum; kâh bembeyaz tabiatın simasına çekilmiş “hatt-ı nurani” ile kendimden geçi-yorum. Bu gün, hep sakladığın çeşm - i giryânın sızıyor dörtlüğüme; yarım asırlık ıstırabın siniyor düşlerime...
Bu gün, Bakü'ye kar yağıyor anne! Bir an, boş avuç-larımı, binlerce dilden dökülen sırlı bir duayla doldu-ruyor; bir an, sığ duygularımı, aşk u şevkten divane pervanelere dönen nurlu bir koroyla doyuruyorum.
Bu gün, gecelerin gizemli semasına ulaşan avuç avuç dualarına bir daha “âmin” diyorum anne. Bu gün, seherlerin bâd - ı sabâsına karışan coşkun hissiyatına kucak açıyorum.
Bu gün, Bakü'ye kar yağıyor anne! Şafak erken söktü; şehir, bembeyaz bir libasa büründü; çoluk çocu-ğun yüzü güldü. Kar, tebessümler yağdırıyor dört bir köşeye; gamzeler çakıyor her bir zerreye.
Bu gün, için ağlasa da hep gülen yüzünü, yüzünden hiç esirgemediğin tebessümünü seyrediyorum anne. Okuduğum her satıra, attığım her adıma çakan gam-zeni seziyorum. Gülücüğün olmayınca, gurbetlerin, bu kadar güzel olmayacağını; mesafelerin, bu kadar kolay aşılmayacağını hissediyorum.
Bu gün, Bakü'ye kar yağıyor anne! Bir Kerem eliyle, bahar çiçekleri misâli saçılıyor üzerimize... Sema, cö-mertlerden cömert bir matbâha; arz, bembeyaz bir sofraya dönüyor. Kâsesini dolduran doldurana; ruhunu doyuran doyurana...
Bu gün, kara toprağın çehresine bembeyaz çiçekler konuyor. Toprak, yüzünü okşayan yüz binler şekilli çiçeklere, sinesini açabildiği kadar açıyor. Onların usul-ca inişini, ritimle raks edişini, sevgi alış verişini hayran-lıkla takip ediyor. Sonra, bu bembeyaz sükûneti kana kana içiyor; baharın muştucusu kardelenlerin, gûnâ gûn çiçeklerin neşv ü nemâ bulması için...
Bu gün, Bakü'ye kar yağıyor anne! Kar, indiği her zerreye, düştüğü her sûdeye, lisan - ı hâlinden neler fısıldıyor neler? Zerreler kıştan nağmelerle, katreler meleklerden nâmelerle büyüyorlar...
Bu gün, kar ne denize, ne de dağlara yağıyor. Bu gün, kar üstümüze yağıyor. Işığa hasret gecelerimize, çağrıya müştak günlerimize, umuda teşne yarınları-mıza yağıyor.
Bu gün, Bakü'ye kar yağıyor anne! Hayatımıza en parlak ışık, dosdoğru bir çağrı ve bembeyaz bir umut doğuyor; tıpkı senin, hayatıma akseden o sönmeyen ışığın, şaşmayan yolun ve solmayan umudun gibi...
Ve ben, “Elhân-ı Şitâ” şairinin diliyle semaya sesle-niyorum:
“Dök hâk-ı siyâh üstüne ey dest-i semâ dök;
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök!
Ezhâr-ı baharın yerine berf-i sefîdi
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi.”