TÜRK HALKLARI ÇOCUK EDEBİYATI KONGRESİNİN ARDINDAN

13–15 Kasım 2008 tarihleri arasında, Qafqaz Üniversitesinin düzenlediği Türk Halkları Çocuk Edebiyatı Kongresi dolayısıyla Bakü’deydik.
Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs, Türkiye, Ukrayna-Kırım, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Dağıstan, Kırgızistan, Rusya Federasyonu, Irak ve İran’dan gelen akademisyenler, yazarlar ve yayıncılarla günümüz çocuk kitaplarının ve çocuk edebiyatının problemlerini tartıştık. Fakat her şeyden önce tanış olduk. Açık söylemek gerekirse şimdiye kadar hep Türkiye’nin batısına seyahat etmiştim. Hiç doğuya gitmek nasip olmamıştı. Azerbaycan’da karşılaştığımız konukseverlik ve gösterilen teveccüh bizi onurlandırmanın ötesinde kaygılandırdı.
Qafqaz Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat bölümünde okuyan Azeri çocuklar Türkiye Türkçesinin çok hızlı bir şekilde bozulduğundan şikâyet ettiler. “Nasıl yani? Nereden biliyorsunuz?” diye sormaya fırsat kalmadan küçük yaştan itibaren Türkiye TV kanallarını izlediklerini, Türkiye Türkçesini çok düzgün bir şekilde konuştuklarını fakat son birkaç yıldır kendi konuşmalarına kendilerinin şaşırıp kaldıklarını anlattılar. Ne diyeceğimizi bilemedik. Yüzleri bize dönük, bize hayranlar. Televizyonda sürekli Türk pop şarkıcıların klipleri dönüyor. Radyoda çalan her 5 parçadan biri Türkiye’ye ait.
Bizimse yüzümüz batıya dönük. Oysa orada ne çok konuşulacak konu, ne çok paylaşılacak masal, ne çok söylenecek şarkı varmış.
3 gün göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Ağzımızda bir parmak balın tadı dönüp geldik İstanbul’a.
Görünen o ki Türk halklarının hemen tamamında çocuk edebiyatı henüz yeni doğmuş bir bebek. Sadece adı konmuş. Gözü dahi açılmamış. Bu çocuk hangi ortamda nasıl serpilip gelişecek? Kimlerin tesiri altında kalacak? En önemlisi de neyle beslenecek?
Türkiye’de bugün tematik çocuk edebiyatının sorunlarını tartışıyoruz. Anlamla üslup arasındaki bağlantının nasıl olması gerektiğinin kuramsal alt yapısını oluşturmaya, estetik eleştirinin çatısının hangi felsefe üzerine kurulması gerektiğine kafa yoruyoruz. Oysa diğer Türk devletlerinde -Kuzey Kıbrıs’ı istisna tutmak kaydıyla- çocuk edebiyatının ele alınış biçiminde devletlerin politikalarının tesiri var görünüyor. Ulusal devlet yapısına sahip bu genç cumhuriyetler, devlet olma bilincini, Türklük şuurunu çocuk kitapları kanalıyla gençlere ulaştırmaya çalışıyorlar. Genç nesle şekil kazandırmak için edebiyatı bir araç olarak gördüklerinden bizden biraz daha farklı olarak halk masallarının yeniden yorumlanmasını bu edebiyatın tanımında ön plana alıyorlar. Kahramanlık hikâyeleri, bilmeceler, maniler, halk masalları öncelikle gündemlerine aldıkları ve yeniden üreterek çocuklara sundukları metinler.
Kongrede edindiğim bir başka izlenim ise konu çocuk ve çocuk edebiyatı olunca herkesin kendisinde söz söyleme hakkını görmesi. Farklı disiplinlerde çalışmalar yapan ilim adamlarının konu çocuk ve çocuk edebiyatı olunca kendilerini daha özgür hissederek görüş bildirme yetkisini kendilerine tanımaları. Oysaki bu alan da bir disiplindir. Üzerinde araştırmalar ve istatistikî çalışmalar yapılmadan bir konu hakkında hüküm verecek en son kişiler akademisyenlerdir. Bir anlatım türünü zararlı bulabilirsiniz, bir kitabın çocuklar üzerinde olumsuz etki yaptığını gözlemleyebilirsiniz ancak bunu bir kongre bildirisi haline dönüştürdüğünüzde etkilerini ve sonuçlarını ölçmeniz, raporlamanız gerekir. Ne yazık ki çocuk edebiyatının estetik kuramları ülkemizde henüz kurulmadığı için bu tarz yaklaşımlarla daha çok karşılaşacağa benzeriz.
Türkiye’de ve tabiî ki Türki cumhuriyetlerde çocuk edebiyatının gelişebilmesi için her şeyden önce bu alanının üniversitelerde ayrı bir bölüm olmazsa bile Türk dili ve edebiyatı, okul öncesi eğitim, Türkçe öğretmenliği, karşılaştırmalı edebiyat vb bölümlerinde ana bilim dalı olması, çocuk edebiyatı alanında doktora çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Akademik çalışmalarla mevcut ürünlerin incelenmesi, değerlendirilmesi ve envanter çalışması yapılmadan bu edebiyatı geliştirmemiz çok uzun bir zaman alacak. Oysa bizim hiç vaktimiz yok. Çocuklarımız çok hızlı büyüyor.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Özəl və dövlət ali təhsil məktəbləri arasındakı fərq

Ən yüksək keçid balı Qafqaz Universitetinin birinci qrupuna daxil olan kompüter mühəndisliyi ixtisasındadır

VİCDAN SUSTUĞUNDA : Download PDF