Siz Buraya Gelir miydiniz?..
Çalışmaya sebep olacak, cömertliğe hamil teşkil edecek, hoşgörüyü evlat edinecek nice gayretler var ki, göreni kendisine meftun ediyor. Bilinmedik ne tohumlar salıyor muzdarip sinelerin bağırlarına. Yetimse bu hamleyi gören, yetimleri dert ediniyor kendi iç aleminde. Öksüz ise öksüzlerle ilgili projeler tasarlıyor kafasında. Aşkın hallere sürükleyici bu misaller, Nil gibi geçtiği toprakların çehresini değiştiriyor, iklimine tesir ediyor, topyekün bir coğrafyayı eline alıp kendi mayasıyla yoğurmaya başlıyor. Çoğu kez bu etkileri işin başındakiler bile fark edemiyorlar. Bu cılız gibi görünen hamleler nice bereketlere açık olduklarını bazen küçük bir olayla açığa vuruyor, bazen de ketum bir dost gibi vakti zamanı gelene dek sinesinde saklıyorlar...
Son dönemdeki bir gönüllüler hareketinin eğitime kattığı bir çok kıymetli değerin yanında, en mühim pedagojik katkılarından birisi de hiç şüphesiz ki öğrencinin başarı için aileyle sağlanan diyalog bağları olmuştur. Bu stratejik ve değeri her geçen gün biraz daha belirgin bir şekilde ortaya çıkan akli yaklaşım taraflı tarafsız tüm eğitim camiasının takdir ve onayını almıştır. Çocukların hedeflenen zaman içinde götürülmek istendikleri nihai noktayı yakalama adına aileleriyle yapılan görüşmeler nice olmazları olur kılmıştır bu zamana dek. Hallolunmaz gibi görülen nice müşküller bu ikili müzakereler ile aşılmış ve kendisine değer verildiğini bizzat bu toplantılarla müşsahhade eden talebe de kendisine çeki düzen vermek suretiyle bu ilgiye ve sevgiye liyakat kesbetme gayretine girme ihityacı hissetmiştir kendiliğinden.
Bu kadar önemliyim ben demek ki duygusuyla mayası çalınmış bu öğrenci gayrı ne beyhude işlerle zaman harcamış ne de arzulanmayan hal ve tavırlar sergiler olmuştur. Onun iklimine tesir eden bu hamle, sadece onu değil tüm çevresini de tesiri altına almış ve farklı diyarlarda seyahate mecbur etmiştir muhataplarını da. Öyle ya, onlar da bu sıralardan ve dönemlerden geçmişlerdir çocukluklarında, oysa ne bir hocaları kapılarını bu zaman dek çalmış ne de bir yakınları okula problem olduğu zamanlar hariç veya bir para toplama döneminde okul aile birliğine katkı sağlamak dışında çağrılmamışlardır. Hafızaların en girift yerlerinden çıkarılan bu düşünceler eşliğinde bir fetihtir işte bu aile ziyaretleri Gönüllüler hareketinin eğitim camiasına son dönemlerde katmış oldukları ve başarıyı tetkleyici yanı ve nice madalyalarla da tescilli atılımlarıdır.
Bu ziyaretlerle bilinmeyen bir yığın güzellik orataya çıkartılmış, gözden kaçan bir sürü eksiklik farkedilmiş ve hızla bertaraf edilmeye çalışılmıştır. Böyle bir örneği geçen haftalarda bir dostumuz yaşadı kendi ülkesinin hiç de tahmin etmediği beldelerinden birinde.
Azerbaycan’da 16 yıldır eğitimine devam eden, Türk müteşebbisler tarafından açılmış Qafqaz Üniversite’sinin bir iki öğretmeni, ara tatili fırsat bilip, bu sene okula yeni gelmiş hazırlık öğrencilerini ziyaret etmeyi planlarlar ve yollara düşerler. Tatil olduğu için de rektörlüğün aracını alırlar bu ziyaret için. Gidilen beldede üç adet münevver öğrencimiz bulunmaktadır. Üç öğrenci, üç ayrı hikaye. Bir dönemlik ders yılı müddetince dışarı hiç yansımamış üç hikaye. İç alemini hiç açamamış üç hikaye. Okullarına olan bakışı o ana dek hiç aksettirmemiş üç hikaye.
Haber verilmemiştir ailelere bu ziyaret öncesi. Çünkü haberli ziyaretler için aileler haddinden fazla masrafa girdiklerinden, çok az bir zaman kala aileler aranıyor ve böylelikle de muhtemel masraflar önlenmiş oluyordu. Şehir merkezinden geçerken İslam Bey’in dikkatini bir lise çeker. Defne lisesi. Bu talebelerinden birinin mezun olduğu lisedir. Ve bu lise Azerbaycan’ın ÖSS puanına göre en yüksek puanlardan birini alan öğrencilerinden birini Qafqaz’a göndermiştir. Arkadaşımızın aklına okulu ziyaret edip muallimlerle tanışmak fikri düşer ve şoför arkadaşımıza:
-Hocam, dönüp şu okulu ziyaret edelim, der.
-Nereyi, hocam?
-Defne Lisesini, burası Kifayet’in okulu, gözüme ilişmişti listelere bakarken, o öğrencimiz 630 gibi yüksek bir puanla bize gelmiş. Hocalarıyla görüşelim gelmişken ve teşekkür edelim bize böyle bir öğrenci gönderdikleri için.
-Tamam hocam, gidip bir ziyaret edelim o zaman.
Ve dönüp okula giderler. Doğruca müdür beyin odasına gidip kapıyı çalar ve içeri girerler.
-Merhaba müdür bey, kusura bakmayın rahatsız ettik ama, biz Qafqaz’dan geliyoruz. Yolumuz buraya düşmüştü, sizi de ziyaret edelim istedik.
-Estağfirullah, çok memnun olduk, ne büyük talih bizim için, Qafqaz’ın hocalarını okulumuzda görmek.
-Kifayet bizim öğrencimiz, burdan mezun olmuş, çok da yüksek bir puanla gelmiş bize, hem ahlaki yönü hem de derslerdeki gayretiyle ön plana çıkan bu öğrencimizi yetiştirenleri kutlamak için geldik. Hakikaten çok teşekkür ederiz sizlere ki bize bu denli kıymetli öğrenciler gönderdiğiniz için.
-Ne demek efendim. Asıl biz size teşekkür ederiz. Bu yaptığınız bizim buralarda olmayan bir şey. Siz de Azerisiniz, benim gibi sizler de biliyorsunuz. Bir üniversiteden kalkıp bir liseye, onlara gönderdiği öğrenci için teşekkür eden kaç misal gösterebilirsiniz hocam? Ne büyük bir talih bu böyle.
Bu duygularla geçen muhabbeti müdür bey geniş tutar. İzzeti ikaramın akabinde alır Allah misafirlerini okulunu baştan ayağa gezdirir. Son sınıf öğrencilerini toplar bir araya, buyurun anlatın bu yaptığınız güzel işi der. Açılmış gönül kapısıyla birlikte emrinde ne kadar kapı varsa ardına kadar açar bu insanlara müdür bey içtenlikle.
İslam beylerin ellerinde esasında sadece üç tane numara vardır. Ama o numaraların hangisi hangi öğrenciye aittir bilmez. Hayli uzak olan bu beldeye gelmişlerdir ama belki de bu saatten sonra bir öğrenciye ya uğrayacak kadar vakitleri vardır ya da yoktur. Okul ziyaretinin ardından çıkar ve halledilmesi lazım olan bir işlerini yapar ve bu üç numaradan birini arayalım derler.
Tam da şehir merkezinde bulunan pazarın yanına gelmişlerdir ve numaralardan birini, kime ait olduğunu da bilmeden ararlar. Üç öğrencinin velisi de bu ziyaretten haberdar değillerdir. O gün, o beldeyi Qafqaz Üniversitesi’nin ziyaret edeceğini kimse bilmez. Arkadaşlarımız telefonu çevirirler ve karşılarına çıkan şahıs:
-Neredesiniz, der.
-Biz şehirdeyiz, şehrinizdeyiz şu anda.
-Onu biliyorum hocam, şehrin neresindesiniz?
-Allah Allah, biliyor musunuz şehirde olduğumuzu, ama biz kimseye haber vermedik ki geleceğimizi.
-Hocam, biz haber aldık, siz neredesiniz şu an?
-Pazara çok yakınız.
-Ben de pazardayım zaten, şurayı sorarsanız, tarif ederler sizlere, orda buluşalım. Ben de çarşıda zaten sizi bekliyordum.
-Bizi mi bekliyordunuz? Allah Allah, peki geliyoruz, görüşürüz inşallah.
Kararlaştırılan yere giderler arkadaşlarımız. Candan, samimi ve dostça bir kucaklama ile musafaha edilirler. Bu yakınlık, bu ilgi biraz da utandırır onları açıkçası. Ve şaşkınlık içinde eve doğru yol alırlar. Aile reisinde büyük bir mutluluk, sanki büyük bir müjde almış veya uzun zamandır arayıp durduğu bir yitiğine kavuşmuş gibi.
Eve yaklaşınca bakarlar ki, ev hayli kalabalık. Evin kapısında öğrencileri Kifayet’i görürüler gözleri ağlamaktan şişmiş bir şekilde. Bu şaşkınlıkla eve girerler.
Yolda ziyaret ettikleri müdür, onlar ayrıldıktan sonra aileyi arar.
-Hocalarınız gelmiş ziyaretinize, bize de uğradılar, sohbet ettik biraz ve şimdi çıktılar. Eminim size de geleceklerdir. Haberiniz olsun.
-Hangi hocalarımız?
-Qafqaz’ın muallimleri. Üniversiteden gelmişler, Bakü’den.
-Neden?
-Öğrencilerini ziyaret etmek için.
-Allah Allah, emin misiniz?
-Eminim tabi, az evvel çıktılar, size de mutlaka uğrar onlar. Ben şimdi şehir valisini, milli eğitim müdürünü ve idari amirleri de arıyorum, sizde görüşürüz.
-Tabi tabi, buyurun, bekliyorum.
İşte bu telaşın akabinde evde toplanan kalabalık duygulandırmıştır tüm aile fertlerini. Şişen gözler sevinç göz yaşlarından başka bir şey değildir esasında. Bütün bir şehri ayağa kaldıran bu ziyaret, halden hale sokmuştur ailenin her bir ferdini. Tüm ahali karşısında kalan muallimlerimiz, niyetlerinin aksi bir hal yaşamaktadırlar esasında. Kimselere görünmeden, sessiz ve sakin bir ziyaret umut ederken, ne güzel bir manzara ile karşılanmışlardır.
Esasında haksız da değillerdir diğer taraf da. Onlar bu hali şu kısa cümleyle özetlemektedirler:
-Bu türlü bir üniversite ziyaretine alışık değildir bizim milletimiz. Hem de rektörlüğün resmi özel arabasıyla. Bu ne büyük bir değerdir bizlere verilen, teşekkür ederiz sizlere...
Şimdi tekrardan dönelim asıl meselemize: Sizce bu öğrencinin ruh hali nasıl olur bundan sonraki eğitim hayatında? Nasıl bakar okuluna? Nasıl yaklaşır muallimlerine? Nasıl dinler onları? Ve asıl nasıl davranır bundan böyle?
Bu atılım, eğitimde genelde bilinen, lakin çok da hayat hakkı bulamayan bir olgu. Bir kısım fedakar, işte bu hakikati ortaya çıkardı bu gönüllüler hareketiyle...
Birol Topuz 16.02.2009